Sağlıklı Mutfak Hilal Dokuyucu Röportajı

Bu ay konuğum hem yakın arkadaşım hem de çok başarılı bir yemek bloggeri; sevgili Hilal Dokuyucu. Sağlıklı Mutfak bloğunun yazarı. Son zamanlarda gönül verdigi ekmek yapımı ve sağlıklı mutfakla ilgili merak ettiklerimi sordum. Keyifli okumalar. 

 

Bizim eski okuyucularımız ve sosyal medyayı sıkı takip edenler seni ve Sağlıklı Mutfak' ı tanıyorlar aslında. Yine de tanımayanlar için kendinden biraz bahseder misin ? Kimdir Hilal Dokuyucu ?

İstanbul doğumluyum. İTÜ Devlet Konservatuvarı Halk Oyunları Bölümü mezunuyum. Mesleğimi hiç yapamadan özel bir sektörde 15 sene yöneticilik yaptım. 2 sene önce iş hayatına nokta koyup ev hanımlığını ve anneliği seçtim. Yapı gereği çok  hareketli bir insan olduğumdan, evde de kendime uğraşlar buldum. 2009 da blogumu  açtım ve halen devam.  

Sağlıklı olmak kimimiz için bir hayat biçimi, kimimiz için de günün trendlerini takip etmek için uyduğu kurallar bütünü. Senin hayatının neresinde sağlıklı mutfak ve sağlıklı beslenme ?

Benim için bir hayat biçimi, fakat takıntı boyutunda değil. Sağlıklı  ve düzgün beslenmeyi en başta ruh sağlığım açısından çok seviyorum. Ailemde bu  konuda bana çok  uyumlu. Sözümden çıkmıyorlar diyebilirim. Eve hiçbir şekilde paketli ürün hatta sakız bile alınmıyor. Kızımı etiket okumaya alıştırdım. Çok  istediği bir şey olunca, böyle paketi janjanlı  gelen etiketi okuyor ve hemen alımdan vazgeçiyor. Zaten bir müddet sonra eskisi kadar dikkat  çekmiyor o  ürünler.  

Ekmek yapma merakı nasıl başladı ? 

İnternetde videoları  izliyor ama bir türlü cesaret edemiyordum. Bir gün instagram da takip ettiğim bir arkadaşımda görünce, onu kendime yakın bulup  soru yağmuruna tuttum. Oda sağolsun sabırla bana anlattı.Bende araştırıp geliştirdim. 

Ekşi maya nedir, diğer ekmek mayalarına göre bu kadar çok tercih edilir olmasının sebebi nedir?

Atalarımızın ekmek yapmak için kullandığı hamur diyelim en basit anlatımı  ile. Eskiden ekmeği yoğurur pişirmeden bir miktar alır, un içinde saklar onunla tekrar ekmek yoğururlarmış. Tabii o dönemin buğdayının doğallığını simdi bulmak çok zor bulunsa da maliyeti yüksek.  Ekşi maya daha sağlıklı çünkü fermente bir ürün.  Hazır mayalar  adı üstünde hazır, laboratuvar ortamında geliştirilmiş yapay. Fakat ikisinin arasındaki en büyük fark zaman. Ekşi maya uzun süreli mayalanma gerektirirken, hazır mayalar 1 saat içinde hamuru aktif hale getiriyor. Bu durumda tercih meselesini doğuruyor. Kimisi zamanı, kimisi sağlığı tercihe diyor.

Bir dönem hepimizin evinde ekmek makineleri vardı, hepimiz ekmeğimizi evde makinede yapıyor olmakla övünürdük. Artık bunun yerini ekmeği elinde yoğurmak aldı diyebilir miyiz ?

Benim hiç olmadı o makinelerden. Hiç de özenmedim. Ayrıca hamurla oynamak stres atıcı ve keyifli. Birden fazla ekmek yapacaksam elde yoğurmak zor oluyor, ozman mutfak şefleri en büyük yardımcı ;) 

Konu ekmek olunca elbette diyet de sorulan sorulardan biridir. Bir takım beslenme uzmanları ekmeği kesinlikle yasaklarken bir kısmı da ekmeksiz diyet olmaz diyor. Hala ekmek konusundaki bu somut bir yargıya varılamamış olmasını nasıl değerlendiriyorsun?

Ben hiç diyet yapmadım. Bu kelimeyi de pek sevmiyorum. Sağlıklı beslendiğin sürece bunlara ihtiyaç olmuyor. Eskiden doğru bildiğimiz pek çok şeyin yanlış olduğunu yeni yeni öğreniyor insanlar. Alışkanlıklar değişir öncelikle bunun farkına varmaları gerek. Ben 2 yıldır Karatay besleniyorum. Arada kaçaklarım oluyor ama bu tip beslenmekten çok mutluyum. Ekmek yapmama rağmen aşırı tüketmiyorum. Velhasıl konu cok detaylı uzun sohbet gerektirir. 

Bir süredir evde ekmek siparişi alıp yapıyorsun? Nasıl başladın bu işe ve ilgi nasıl ?

Yılmadan deneyerek doğru ekmeği bulunca, ben artık satabilirim ve evlere bu lezzeti ulaştırabilirim dedim. Önce yakın çevrem sipariş verdi. Sonra Türkiye geneline yayıldı. İlgi çok güzel ama kargolar çok pahalı olunca insanlar düşünüyor haklı olarak. Kargo harici başka yöntemde bulamıyorum.İstanbul da oturanlarla ortak noktada buluşuyoruz :( 

Bu tarz bir işi ev ortamında yapmanın elbette zorlukları vardır. Bir ekmek fırını açmak gibi bir hayalin var mı?

Olmaz mı tabii ki var. Yine ama diyeceğim, bu dönemde bir işletmeyi ayakta tutabilmek gözüme çok zor gözüküyor. Risk alan bir yapım yok. 

Sosyal medyanın bu yaptığın işe katkısı nedir?

Artık herşey sosyal medyada. Kendimi oradan duyurabiliyorum. Ayrıca ekmek ile ilgili hesapları takip edip onlardan da yenişeyler öğreniyorum.

Gelecekle ilgili Sağlıklı Mutfak ' ın hedefleri nelerdir ?

Hedefleri olan bir insan değilim. Tevekkülle yaşarım, kadere inanırım, Rüyalarda ki mesajları yorumlarım. Sağlıklı Mutfağı herkes bilsin çok güzel ekmekleri var desinler isterim ama ;) 

Instagramın da etkisiyle eskisi gibi blog okuyucusu yok, okunma ve tıklanma sayıları çok geriledi. Bunun yazma hevesini etkilediği, yaratıcılığını düşürdüğü oluyor mu?

Kesinlikle, Bunca yıldır bu kadar emek vermesem kapatmıştım şimdiye blogu. Fakat kıyamıyorumda, anılarımız çok hepimizin, blog sayesinde tanıştık, hey gidi günler diyorum bazen ne güzeldi. 

Ekmek workshopları gibi planların var mı?

Çok istiyorum. İmkan olsa çok da mutlu olurum. Gerçi online ders veriyorum öğrenmek isteyenlere.Hiçbir bilgiyi esirgemeden. Sadece birkaç gün değil uzun soluklu arkadaşlıkalrımız ve paylaşımlarımız oluyor. Çok keyifli. 

Okuyucularımıza iletmek istediğin bir mesajın var mı ?

Sağlıklı beslensinler, alışkanlıklardan kolay vazgeçilebiliyor. Sağlık geri kazanılması zor, kaybedilince bedeli ağır bir durum. Sadece inansınlar.

 

Yorum Ekle veya Yorum Oku

Banu'nun Dünyası

Bu ayki konuğum 10 parmağında 10 marifet olan bir kadın; Banu Özkan Tozluyurt. Kadın olarak içimizdeki mucizevi gücü ve kapasiteyi bize ayna tutup yansıtan Harika hemcinslerimizden biri. Son kitabı Dut Ağacı, gösterisi Kadının Adı Var ve İki Kadın Anadolu'da projeleri ve blogu ile ilgili merak ettiğim her şeyi sordum. Samimi cevapları için kendisine çok teşekkür ediyorum. 

Sizin hakkınızda araştırma yaparken aynı üniversite ve aynı bölüm mezunu olduğumuzu öğrendim. Okuyucularım da öğrensinler. Ne üzerine eğitim aldınız ve profesyonel iş hayatında ne gibi tecrübeleriniz oldu ?

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkilerini bitirdim. Yani kısaca işçi işveren ilişkileri, iş hukuku, sendikacılık alanlarında eğitim aldım. Okul biter bitmez bir eğitim ve yönetim danışmanlığı firmasında işe başladım. Amacım İnsan Kaynaklarının tüm alanlarını öğrenmek ve kendime en uygun bölümde ilerlemekti. Fakat insan ilişkileri konusundaki eğilimim, üniversite hayatım boyunca ders vererek edindiğim deneyimler beni Eğitim alanında uzmanlaşmaya götürdü ve yirmi yıldır Yönetim Danışmanı olarak iş hayatıma devam ediyorum. Kurumlara İletişim, Yönetim, Satış Becerileri, Sunum Teknikleri, Kişisel Gelişim gibi pek çok konuda eğitimler verip, çalışan koçluğu yapıyorum.

Sayısal bir bölüm okumama rağmen rakamlarla aram hiç iyi olmamıştır, dediğinizi okudum bir yerde. İletişim sizin için anahtar kelime diyebilir miyiz ?

İktisat Fakültesinde ilk iki yıl sayısal dersler de gördüğümüz için böyle bir sözü söylüyorum. Benim ilgi alanım, etki alanım, hobim, İLETİŞİM. Okuduğum bölümün özüne gelene kadar hep alttan aldığım dersler Muhasebe, İstatistik, İktisat olmuştur. Ben insanlarla konuşmayı, dinlemeyi seviyorum.

Banu'nun Dünyası adıyla bir blogunuz var. Kaç yıl oldu yazmaya başlayalı ? Bildiğim kadarıyla eski bir blogger Banu Tozluyurt. Neler paylaşıyorsunuz blogda ?

Ağustos 2005 yılında başladım yazmaya. O gün bugündür yazıyorum, bak bu yıl 12. Yaşını kutlayacağız, vay be. Daha dün gibi onuncu yılı kutlamamız. Türkiye’nin ilk blog yazarlarından biriyim. O zaman parmakla sayılacak kadar azdık. Adından da anlaşılacağı gibi Banu nun Dünyası. Benim dünyamda ne varsa o. İlk başta daha çok seyahat yazıları yazsam da ve hala ağırlıklı olarak buna yer versem de, güncel konular, kitap, film, kişisel gelişim, kadın, son yenilikler…Kısacası hayata dair her şey. www.banunundunyasi.com

Sosyal medyada da maalesef hızlı tüketmeye başladığımızdan beri Instagram blogların yerini aldı. Ben kendi adıma motivasyonumu kaybettim, postlara gelen yorumlar yok denecek kadar azaldı, etkileşim kalmadı. Bu sizin blogunuzla ilişkinizi nasıl etkiledi ?

Kesinlikle haklısınız. Fakat ben daha çok iç motivasyonla ilerleyen biri olduğumdan bloğuma olan sevgim ve ilgim hala ilk günkü gibi. Oraya yorum yapan insanlarla yıllar içinde oluşan bir dostluğum oldu, gerçek ve doğal. Çok kalabalığız. Buna karşın Instagram da benden yıllar yıllar sonra blog yazmaya başlayan kişilere göre takipçi sayım çok az. Blog da yazdığım konuları da sosyal medyada çok paylaşan biriyim ama inanır mısınız, Instagram a 100 yorum geliyorsa bloğa 10 yorum geliyor. Çünkü insanların kolayına gidiyor Instagram a yazmak. Eh bunu gören blog yazarları da oraya daha çok paylaşım vermeye başladı. Fakat şahsen ben sosyal medyada bir fotoğrafın altına uzun uzun yazı yazmaya hoş bakmıyorum ve bir süre sonra okumuyorum. Ayrıca blog dostluğu ile sosyal medya dostluğunu da aynı kefeye koyamıyorum, ilki daha ağır ve değerli bana göre. Blog a yazdığım her yazıyı da sandığa atılmış bir antika olarak görüyorum. Benden sonra kızım çıkarıp çıkarıp okuyacak.

İmza ben, İmza Kızın ve İmza Karın. Ve son olarak da Dut Ağacı. Toplam 4 kitap mı ?

Hayır, 2010’da çıkan ilk kitabım Hayat Çocukla Güzel benim ilk göz ağrım. Kızımla yaptığımız aktiviteleri yazdığım keyifli bir anlatı. Tabii 2010 yılında bu kadar etkinlik merkezi, oyun grupları yoktu ve biz kendimiz aktiviteler yaratırdık. İşte bunları kaleme aldığım o zamanın koşullarına göre iyi bir rehber olan kitaptı. Keşke vaktim olsa da yenileyebilsem. Sonra İmza Kızın, İmza Karın, İmza Ben ve şimdi de ilk kurgu romanım Dut Ağacı.

Yazmak bir hayat biçimi adeta birçok kadın için. Kimimiz okunmayı seviyoruz, kimimiz için sadece içimizi dökmek bile yetiyor, okunmasak da olur diyoruz. Sizin için yazmak ne demek ?

Çocukken annesine kızgınlığını, sevgisini mektup yazarak dile getiren bir insanım ben. Yazmak hayatım. Kimse okumasa ben okurum diye yola çıktım hep yazarlık serüvenimde. Yazmak benim için terapi, hayata bıraktığım bir not, attığım imza. Yazdıkça içimi açıyorum, kendimi yeniliyorum ve arınıyorum. Kimisini herkesle paylaşıyorum yazdıklarımın, kimisi bende saklı

Dut Ağacı sizin ilk kurgu romanınız. Takip ettiğimi kadarıyla okuyuculardan çok güzel geri dönüşler de alıyorsunuz. Bu tarif edilemez bir duygudur eminim ama nasıl hissediyorsunuz, neler yaşıyorsunuz romanla ilgili ? Sırada üzerinde çalıştığınız bir roman var mı?

Yirmi yıldır tabiri caizse sahnelerdeyim. Yani hep topluluklara konuşan biriyim, onlardan güzel geri dönüşler alırım. Fakat kurguladığınız bir roman için yapılan olumlu yorumların, sizin anlatmak istediğinizi tam da o şekilde anlayıp size yapılan geri dönüşler yok mu…bambaşkaymış. Yazdığım bir eseri bana anlatmaları, eve koşa koşa okumaya gitmeleri, kendi anılarını hatırlayıp gözlerinin dolması, bunlar gerçekten tarif edilemez duygular. Şu an o kadar mutluyum ki, o kadar güzel anlaşıldığımı hissediyorum ki. Sırada bir iki projem var ama şimdilik sürpriz olarak kalsın

Kadının Adı Var… Neler yapıyorsunuz ? Nasıl böyle bir gösteri fikri oluştu, ekip nasıl kuruldu, hedeflediğiniz kitleye ulaştığınızı görmek sizi yepyeni hedeflere yönlendiriyordur. Neler söylemek istersiniz bununla ilgili ?  www.kadininadivar.com

Ben Özge ve Ebru ile arkadaştım ayrı ayrı. Meğer onlar da arkadaşmış. E misyonumuz aynı, kadının farkındalığı. Değerlerimiz de aynı, üretmek. Daha ne olsun ki, üç kadın bir araya geldik şimdi binlerce kadınız. Üç kadın, Özge Uzun, Ebru Tuay ve ben sahnede deneyimlerimizi, uzmanlıklarımızı, hayatımızı paylaşıyoruz aslında. Türkiye’de kadın olmayı, çocuk gelinleri, cinsiyet eşitsizliklerini, regl olan kız çocuklarını konuşuyoruz. İstatistiksel verilere değinirken yeri geliyor vapurda bir skeç oynuyoruz ya da Mersin’deki narenciye işçisinin hayatını gözler önüne seriyoruz. Aslında sosyoekonomik durumu ne olursa olsun her kadının beklentisini konuşuyoruz. Gösterimizi izleyen Şafak Pavey, Kadının Adı Var için EDUTAINMENT dedi. Yani eğitimle eğlence bir arada. Bir buçuk saat süren gösterimiz kadın erkek herkese açık. Zaten sloganımız da Kadına ve Erkeğe Eşit Uzaklıkta İnsana Yakın Gösteri.

Bugüne kadar kaç ilde oynadınız, halkın ilgisi nasıl ? Yaşadığınız ilginç bir anı var mı gösteriler sırasında yaşadığınız ?

Bugüne kadar yedi şehirde pek çok farklı ilçelerde oynadık. Çok fazla anımız var. Çekmeköy’de bir düğün salonunda 650 kişiye oynadığımız bir akşamın sonunda, gösteriyi eşiyle izleyen bir beyefendi çıktı ve dedi ki; “Ben yıllarca hanımın kolunu kanadını kırmışım da farkında değilmişim”. İşte bu geri bildirimin, oluşan bu farkındalığın bedeli yok. Biliyor musunuz, bizi izleyen erkek izleyicilerden o kadar güzel yorumlar alıyoruz ki…

Bu gösteriler bir nevi sosyal sorumluluk projesi kapsamında diyebiliriz değil mi ?

Ücretsiz ve halka açık oynuyorsunuz bildiğim kadarıyla Evet biz sosyal sorumluluk için yola çıktık. Bizi çağıran her STK’ya her belediyeye gidiyoruz. Bununla beraber kurumlara da gidiyoruz ama onlara ücretli oynuyoruz, içeriği biraz daha kurumsal dile ve ihtiyaca yönelik değiştirerek. Kurumlardan aldığımız ücreti daha çok köye, kasabaya, bize ihtiyacı olanlara ulaşmak için kullanıyoruz.

Bir de İki Kadın Anadolu’da var. On parmağında on marifet diyebiliriz sizin için. Bundan da bira bahseder misiniz ?

Yol arkadaşım Armağan ile beraber yaptığımız proje. Aslında o da bir sosyal sorumluluk projesi, ülkemizi tanıtmak , Anadolu’yu anlatmak ve bunu İki Kadın olarak yapmak. www.ikikadinanadoluda.com 

Anadolu'daki  yerel hikayeleri, yemekleri, el sanatlarını Anadolu’nun zengin kültürünü yerinde görüp anlatıyoruz, videolarla gösteriyoruz. Amacımız iki kadın olarak Anadolu’da rahatça gezilebileceğini göstermek. O kadar güzel karşılanıyoruz ki ve o kadar güzel geri dönüşler alıyoruz ki, artık herkesin gittiği popüler yerler, restoranlar değil arka sokakları da keşfe çıkarıyoruz kadınları.

Sürekli üreten, yaratan bir kadın bir anne olarak kadınlara en büyük tavsiyeniz nedir ?

Güçlerinin farkında olmaları. Biz kadınlar kafamıza koyduğumuz her şeyi yaparız. Yeter ki isteyelim. Artık bahanelerin, tembelliğin zamanı değil. Kadın ne kadar sağlıklı ve güçlü olursa gelecek nesiller de o kadar sağlıklı ve güçlü olacak. Geleceğinin kadınını da erkeğini de bugünün kadını yetiştiriyor. Ve kadınlar artık hayatlarının direksiyonunu ellerine almalı. Hayat onları değil onlar hayatı istedikleri yöne götürmeli. Bu da eğitimle olacak. Yanlış anlaşılmasın eğitimden kastım akademik eğitim değil. Yeni bir beceri, yeni bir eğitim, yeni bir kitap, yeni bir yazı…Kadının eğitimi ne kadar artarsa ülkenin refahı o kadar artar.

Gelecekle ilgili hedefleriniz nelerdir ?

Kadının Adı Var ve İki Kadın Anadolu’da için gitmediğimiz şehir kalmasın istiyorum. Fransızca öğrenmek istiyorum. Bir kadın olarak daha çok kadınla iletişime geçip konuşmak, paylaşmak, dertleşmek istiyorum. 2018 yılına yeni bir kitapla veda etmek istiyorum. Kendimle ilgili hedeflerim bunlar.

Yorum Ekle veya Yorum Oku

Makarna Lütfen !

Bu ay konuğum hem bir gıda mühendisi hem de bir anne olarak çocuğuna sebze yedirme yollarını düşünürken Makarna Lütfen markasını kuran Tuğba Bayburtluoğlu. Çocuklarımıza sebze sevdirmek için neler yapmıyoruz ki değil mi? Tuğba kendi çocuğuyla birlikte hepimizin çocuğu için Harika bir iş yapmış. Ben anne olarak bebek tarhanasına ve organik ıspanaklı pırasalı makarnasına hastayım itiraf ediyorum. Tüm merak ettiklerimi sordum Tuğba'ya. İçtenlikle cevapladığı için çok teşekkür ediyorum. 

Öncelikle okuyucularımıza biraz kendinizden bahseder misiniz ? Kimdir Tuğba Bayburtluoğlu ?

Ailenin meraklısı ve çok bilmişi, eşi ile tam bir takım, biricik kızına çok düşkün bir anne, Makarna, Lütfen! sayesinde de bir çok bebeğin makarna annesi gıda mühendisi Tuğba'yım ben, merhaba. 

Makarna Lütfen! ne zamandan beri hizmet veriyor ? 

Tam olarak Ekim 2012'de şirket kuruldu ama fikir 1,5 sene öncesine dayanıyor. Yine de resmi süreyi söyleyelim, 4,5 sene oldu. 

Her anne eşini ve çocuklarını sağlıklı ve dengeli beslemek ister. Sizin de çıkış noktanız evdekiler olmuş. Biraz hikayenizden bahseder misiniz?

Sebze yemeyen eşim ve ona çekmesin istediğim bebeğim için sebzeyi makarnanın içine ekledim. Beğendi herkes. Aynı dönemde de kızım kucağımda iş arıyordum, bir şeyler yapmak istiyordum. Hikayeler birleşti. Olur mu olmaz mı soruları 1 seneden fazla kafamı kurcaladı ama sonunda firmayı kurdum 2012'de. Ocak 2013'de aracısız tüketiciye ulaşmak için makarnalutfen.com adresinden satışa başladım. Ayda 30 sipariş alıyorduk, şimdi günde 60 siparişe çıktık, şükür. 

Makarna Lütfen' i ben sosyal medya sayesinde tanıdım, sizin bugünkü başarınızda sosyal medyanın desteği göz ardı edilemez sanırım ?

Çok teşekkürler. Evet sosyal medya ile büyüdük. Ben bir tüketici olarak bana nasıl davranılmasını istiyorsam öyle paylaşımlar yaptım, bilgi içerikli, üründen ya da satıştan çok faydalı olma derdinde paylaşımlar.  

Ürünlerinizin organik sertifikası var mı ? 

Evet var tabii ki 2013'den beri. Orser firmasından sertifikalıyız. Bazı ürünleri sertifikalı yapamıyoruz hammaddenin kısıtlı olmasından dolayı, onlar da yerel çiftçilerin hammaddelerinden üretiliyor. 

Günümüzde bilinçli ebeveynler sağlıklı ve doğru gıdaya ulaşmak için ciddi çabalıyorlar. Sizin ürünlerinize sadece internet üzerinden mi ulaşabilirler peki , bir satış noktanız var mıdır ?

En başta 5 ürün ile başladık ama istekler yağmur gibi yağdı üzerimize insanlar bize güvenince. Şu anda bizim ürettiğimiz 120 den fazla ürün var sitede. Bir de analizini kontrol ederek aldığımız, düzgün tedarikçilerin iyi ürünleri var. Onların sayısı da 120 den fazla. Bir dükkan açsam hepsini sığdıramam ve sadece dükkanın 5 km çapında hizmet verebilirim. Ama internet sayesinde herkesin evinde, parmak ucunda dükkanımız var. Bugün sipariş veriyorsunuz ertesi gün sizde paketiniz. Hatta yurtdışına büyükannelerin, teyzelerin bavullarında tüm kıtalara gittik. 

Makarna dışında neler var peki sizden temin edebileceğimiz?

Bir evin ihtiyacı her türlü kuru gıda ve daha fazlası var. Çeşit çeşit makarna, erişte, kuskus, şehriye ve hatta mantının yanı sıra organik tüm bakliyatlar, ayrıca kek ve poğaça karışımları, köfte harçları, pan kek, şekersiz puding gibi özel ürünler. Bunlar bizim üretimlerimiz. Denetlediğimiz tedarikçilerimizin reçelleri, balları, özel karışımları, pekmez ve maya gibi her evin ihtiyacı ürünler. 

Türkiye' de bir kadın girişimci olarak ne gibi zorluklarla karşılaştınız ? Sizin gibi bu yolda ilerlemek isteyeceklere neler önerirsiniz ?

Gıda gibi kadına atfedilen bir iş kurduğum için çok sorun yaşamadığımı da düşünüyorum. Senelerdir bir kadın mühendis olarak zaten "Sen misin mühendis?" ile "Gıdanın mühendisliği mi olur?" karışımı bakış ve sorulara cevap veriyordum zaten. Bizi hiç tanımayan kusura bakmasın ama özellikle erkekler bu yargılarla yine yaklaşabiliyorlar ama tanıyan kadın erkek fark etmez bir belirgin "Helal olsun!" hissiyatı var. Kadınlarda ve arkadaşlarımda ekstra gurur var sağ olsunlar. Bir iş kurmak yeterince zor. Kadın erkek olarak bakmamak lazım. İşin hakkaniyetle, kanuna uygun bir şekilde sürekli olması için devamlı emek vermek gerekiyor. Girişimcilik kesinlikle ama kesinlikle yan gelip yatma yeri değil.

Diyet yapanlar için ve gluten alerjisi olanlar için seçenekleriniz var mı ?

Tabii ki var. Süt ve yumurta alerjisi olanlar için de var. 

Son zamanlardaki trend sağlıklı beslenmek, sağlıklı yaşam. Herkes her şeyin en doğalına, en temizine ulaşmak için çabalıyor, hatta bizzat içinde de olmak istiyor. Sizin üretiminiz tüketicilerinize açık mı, dileyen gelip üretimi izleyebilir mi? 

Sağlıklı beslenme çabası biraz sosyal medyada abartılmış durumda. Yoksa hiç bir baklavacı ya da hamburger zincirinin sağlıklı beslenme trendinden kapandığını görmedim açıkçası. Bunun bir trend olmasındansa bir yaşam biçimi olması gerektiğini düşünüyorum. Ürünlerimi buna göre kurguluyorum ve tabi ki sonuna kadar şeffafız. Kim isterse bekleriz.

Makarna Lütfen' in gelecek hedefleri nelerdir ? 

Marka bilinilirliğini arttırmak, yeni ürünler çıkarmak. Önce ulusal sonra uluslar arası bir marka olmak. 

Son olarak okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı ?

Gıdada güven çok önemlidir. Güvenemediklerini almasınlar, etiket okusunlar. Sorulara her zaman açığım.

YORUM EKLE veya YORUM OKU

Bumerang - Yazarkafe